26 Ocak 2017 Perşembe

DÜNYA GÜMRÜK GÜNÜ PROGRAMI'NDA KONUŞAN BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: "CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK KAÇAKÇILIĞINI ÖNLEDİK"

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: 
CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK KAÇAKÇILIĞINI ÖNLEDİK
Ankara'da yapılan Dünya Gümrük Günü toplantısında konuşan Başbakan Yıldırım, "Biz, AKP ve Hükümet olarak Gümrük konusunun ne kadar önemli olduğunu geçen yıl gördük. Cumhuriyet tarihinin en büyük kaçakçılığını önledik" dedi. Başbakan Binali Yıldırım ayrıca, "Bulgaristan sınırından şikâyet var. Bizim tarafta kuyruklar oluşuyormuş. Rıfat Bey oradaki yeri genişletelim. Arsa, yer ne istiyorsanız verelim" dedi.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM, DÜNYA GÜMRÜK GÜNÜ TOPLANTISINDA KONUŞTU.
İşte Yıldırım'ın konuşmasından öne çıkanlar:
Gümrük konusunun ne kadar önemli olduğunu geçen yıl gördük. Cumhuriyet tarihinin en büyük kaçakçılığını önledik.
4 Özgürlük: Gümrükleri para kazanma amacına dönüştürürsek bilmeden ayağımıza sıkmış oluruz. Ticaret yavaşlar, alanda satanda kaybeder. Gümrüklerde alt yapıyı tesis etmek, malın, sermayenin, insanların serbestçe hareket etmesi nihai hedef olmalıdır. 4 özgürlüğe dünyanın ihtiyacı var.
MALLARIN, HİZMETLERİN, SERMAYENİN VE İNSANLARIN SERBEST DOLAŞIMI:
'Duvarla örerek huzursuzluğun önüne geçemeyiz'
Duvarlar örerek dünyadaki huzursuzluğun önüne geçemeyiz. Güçlü olmak adil olmaktır, insanlık normlarına uygun hareket etmek, gücünü güçsüzler karşısında kötüye kullanmamaktan geçiyor. Bunun için bölgemizde yaşanan savaşlarda Türkiye'nin ortaya koyduğu fedakârlığı, 3 milyon insana bağrını açtığı dikkate alınırsa bu noktada gelişmiş dünya ülkelerinin konuşmaktan fazla katkısı olmadığını görebiliriz.
'En büyük hedefimiz'
Bölgesel ve küresel problemleri çözmek ülkelerin birinci sorumluluğudur.
Türkiye bu anlamda sadece mültecileri misafir etmiyor, aynı zamanda Suriye'de devam eden savaşın sona ermesi için büyük inisiyatifler alıyor. Ortaya koyduğumuz tutum bir çözümünde başlangıcı olmuştur. Bundan sonraki adım BM bünyesinde diğer paydaşlarında devreye girmesi ile Suriye'de çözümün sürekli hale gelmesi en büyük hedefimizdir. Gümrük bakanına talimat Bulgaristan sınırında bir şikâyet var. Bizim tarafta kuyruklar oluşuyormuş. Dinlenme alanı istiyorlar. Rıfat Bey oradaki yeri genişletelim.
Arsa, yer ne istiyorsanız verelim.
Taşımacılıktan lojistiğe geçen süreci yaşıyoruz.
Limanlarda manuel kontrol tarihe karışıyor. Deniz limanlarının ardından kara limanları da yapılmaya başladı. Bilgi toplumunda dünya ortalamasını geçtik, Avrupa ortalamasını yakaladık. Önümüzdeki aylarda Türkiye'nin önünde büyük fırsatlar var. Türkiye'nin ekonomik göstergeleri bize benzer ülkelerinkinden daha iyi durumda.
'Şu kepazeliğe bak'
Bazı bankaları görüyorum ki bunu anlamamışlar.
Ne yazık ki bunlardan biri Kamu Bankası... Kardeşim kanun çıktıysa uygulayacaksanız! Bunun lâmı cimi yok. Uygulamazsanız gereği ne ise yaparız. Malı mülkü, aynı nakdi... Ne varsa hepsi teminat. Biraz da siz taşın altına elinizi koyun. Efendim dolar kurunda dalgalanma var. Şuraya bak, şu kepazeliği bak. Milleti yaşatmak varken bir tekmede ben vurayım. Şimdi ABD başkanı da oturdu yerine, kısa sürede her şey düzelecek.
Dolar kurundaki dalgalanma bitecek.
Türkiye'nin ekonomik göstergeleri birçok ülkeden daha iyi durumda:
15 Temmuz'dan sonra FETÖ'cüler ve BETÖ'cüler ittifak kurdu. Türkiye ekonomisi kötü olacak diye mücadele ediyorlar. Unutmasınlar, hazırın ardı tez gelir. Bu millet burunlarından getirecek. 'İçerden al' Gümrükleme alanında Türkiye 15 yılda çağ atladı. İş bitmedi. Ticareti kolaylaştıracağız. Özellikle satarken daha kararlı olacağız, alırken nazı olacağız. Yani içeride yapılan malları dışarıdan almaya gerek yok. Yok, dışarıdan alman gerekiyorsa dışarıdan al, daha ucuzsa dışarıdan al, buna bir engel yok.'' [[Kaynak: Türkiye Haber Merkezi, 26 Ocak 2017, AA, Ulusal Ajans]]

24 Ocak 2017 Salı

İNTERNETTE GÜMRÜK DUVARLARI VE DEVLET KORUMASI YOK!.. "MICROSOFT ve CIA & Gazi GÜDER, Bilgisayar Yüksek Mühendisi

MICROSOFT ve CIA
Gazi GÜDER // Bil. Yük. Müh.
Geçen hafta içindeki bir haber bunca sıkıntıların arasında dikkat çekmeden geçti gitti.
Bilgisayarlarınızı, cep telefonlarınızı kullanırken genellikle siz farkında olmadan arka planda çok fazla işler olur, uygulamalar gerçekleşir. Bunların çoğunu da bize genelde zevkle kullanılan bir araç ya da kolaylık şeklinde sunarlar. Böylelikle de çok fazla kullanmamızı sağlamış olurlar. Bu arada arka planda, biz farkında olmadan, çok fazla uygulamalar olur, çalışır ve istedikleri bilgileri toplarlar.
Doğal olarak bu yazdıklarım da isteklilere ya da ilgili yerlere çoktan gitmiş durumdadır. Sürekli olarak çok iyi pazarlama taktikleriyle satışlar yapıp para da kazanırlar. "Parmağınızı gösterin bilgisayarınız sizi tanısın ve açılsın. Başkası açamasın", "Avuç içinizi gösterin ATM sizi tanısın. Yanlışlık olmasın", "Göz retinasından tanıma yapılsın işe gelen gelmeyen personel kesin belli olsun", "Göz retinasından tanıma yapılsın hapisten kaçamasınlar", "Parmak izinden tanıma yapsın...." vb yüzlerce pazarlama taktiğiyle bunları bize satarlar.  Yararlı yanları mutlaka vardır. Bu araçları kullandığınızda bilgileri sizin dışınızda kullananlar da vardır. Örneğin; bilgisayarınızdaki Windows işletim sistemi bunu daha o anda yapar, ele geçirir ve merkezlerindeki bilgisayarlarına kaydederler. Böylece yüz binlerce, milyonlarca kişinin parmak izi, avuçiçi ve göz retina bilgilerine sahip olurlar. Buraya kadar ne var bunda diyebilirsiniz...
Geçen hafta MICROSOFT ve CIA, yukarıda anlatılan bilgilerin kendi aralarında
paylaşılması ile ilgili anlaşma imzaladılar..... Buna benzer daha pek çok anlaşma vardır ve yürürlüktedir. Sanırım ulusal, milli, yerli yazılım neden çok önemlidir sorusunun yanıtı
açıktır. Bu paylaşımlar bilgi paylaşımı gibi görülse de son derece tehlikeli tezgâhların kurulmasını da sağlar. Ergenekon davası için kurulan tezgâhları hatırlayalım.
Facebook kullanımında ne kadar dikkatli olursanız olun, istendikten sonra sizi her türlü kötü işle ilişkilendirecek, bağlantı kuracak, suçlayacak vb yolları ve gerekçeleri son derece kolay biçimde bulabilirler. Facebook kullanmaya başladığınız andan itibaren her türlü bilginizin başkalarıyla paylaşılmasını da kabul etmiş oluyorsunuz. Bu bilgileri serbestçe büyük
şirketlere, pazarlama firmalarına, istihbarat kuruluşlarına satabilirler ya da verebilirler. Facebook daki her tuşa dokunuşunuzda arkadaki gizli el bunları alır ve bir merkezde toplar.
Sonrasında da sizin kişisel bilgilerinizi değerlendirerek çok değişik amaçlarla kullanırlar. Pazarlama ve satış faaliyetleri için nelerin üretileceğinden, nelerin hangi sokakta, hangi saatlerde satılabileceğine kadar çok değerli bilgileri kolayca üretirler. Cep telefonu firmalarında saniye saniye nerede olduğunuza, kimle konuştuğunuza vb kadar bilgilerin toplandığını ve bu bilgilerin diğer bilgilerinizle çok kolay biçimde ilişkilendirileceğini düşünürseniz, özel yaşamınızın kimlerin yönetiminde ve denetiminde olduğunu anlayabilirsiniz. Özetle, bilgisayar, cep telefonu vb aygıtları kullanımımızda dikkatli olmamız gerektiği çok açıktır. Kredi kartları harcamalarının da bu bilgilerle birleştirildiğini ya da birleştirilebildiğini düşünürseniz, özel yaşam diye bir şeyin kalmadığını anlamak zor olmayacaktır. Bütün bu bilgiler teknolojiyi kim üretiyorsa onda toplanacak ve kullanılacaktır.
Bu satırları okurken bile bilgileriniz (hangi konuda, kimin yazdığı yazıyı, yorumu hangi IP adresiniz (internetteki yeriniz) üzerinden okuduğunuz) çoktan bir yerlere gitti bile. Her internet sitesinin ya da sayfasının arkasında bambaşka dünyalar vardır ve bunlar üzerinden çok etkili şeyler yapabilirler.
Bunların tümü Yazılım Esaslıdır.  Bunları teknolojide halen kayda değer ve önemli bir şeyler yapıyor olmamanın, olamamanın sonuçlarının ne kadar ağır olabileceğini bir nebze de olsa anlatabilmek için yazdım.
"Teknolojiye hâkim olan dünyaya hakim olur..." 
Kalın sağlıcakla…
***
[status draft] [nogallery] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category araştırma] 
Posted by: Tamer Olgun <htamerolgun@gmail.com>

16 Ocak 2017 Pazartesi

CENEVRE DEPREMİ & Prof. Dr. Ata ATUN

CENEVRE DEPREMİ

Ata ATUN

Bir hafta öncesinden Yunanistan Dışişleri bakanı Nikos Kocias tarafından sabote edileceğini yazdığım ve televizyonlarda da dile getirdiğim Cenevre Konferansı sonrasında, Rum lider Nikos Anastasiadis’in twitter mesajlarına göz attım, Rum tarafında neler olup bittiğini ve nelerin konuşulduğunu öğrenmek için.

Bu yazımı yazana kadar Rum lider Nikos Anastasiadis’in attığı son yedi tweet aynen aşağıdaki gibi:
“1 Aralık günü, Kıbrıs için yapılacak müzakerelerde karar almak yönünde sorumluluk aldım. Sonuçlar bu kararı desteklemektedir.
Garantilerin kaldırılması ve Türk Ordusunun geri çekilmesi uyarlaması konusundaki pozisyonumuz devam etmektedir.
Ümit vaat eden bir yola girmiş durumdayız. Kabul edilebilir anlaşma bulunursa, çözüm olabilir.
Halen daha ikili görüşmenin canlı olduğu ve devam ettiğine dair örneklerin bulunması nedeni ile Cenevre’de çözümden umutluyum.
Yunanistan ile aramızda düşünce farkı yoktur. Tam bir uyum içerisindeyiz. Yunanistan Başbakanına ve Dışişleri Bakanı Nikos Kocias’a tüm destekleri için teşekkür ederiz.
Kalıcı görüşmelerin başındayız. Çok önceleri kabul edilmiş olsa da bir tarafın güvenliği diğer tarafa tehdit olmamalıdır.
Konferanstan önce yapılan yegane kapsamlı öneri, sadece bizim tarafımızdan yapılan öneridir.”

Benim değerlendirmeme göre Rum lider Nikos Anastasiadis, yayınladığı bu twitter mesajları ile Cenevre’de gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerekse T.C. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu tarafından fena halde çizilen karizmasını ve uğradığı politik yenilgiyi örtbas etmek için, Kıbrıs Rum halkına gerçeği yansıtmayan mesajlar vererek olumlu bir tablo çizmeye çalışmakta.

Anastasiadis’in Cenevre öncesi açıklamalarında, 12 Ocak günü garantörlüğün konuşulacağı ve garantörlerin oturacağı masaya, birinin üzerinde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, diğerinin üzerinde de Kıbrıs Rum halkı lideri yazdığı iki şapka ile oturacağını ve yaptığı “muhteşem siyasi manevra ile istese de istemese de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın karşısına eşit statüde bir Cumhurbaşkanı olarak oturacağını” belirtmişti. Zil takıp oynamadığı kalmıştı Anastasiadis’in, mutluluk ve kibrinden.

Mustafa Akıncı’ya kabul ettirdiği tüm isteklerinin, Türkiye tarafından da ister istemez kabul edileceği hayaline kapılmış, kendini bir “Helen kahramanı” addetmeye başlamıştı. Özellikle Akıncı tarafından kabul edilen “Dört Özgürlüğü” Rum Ortodoks Kilisesi başı Başpiskopos Hrisostomos’a anlatmak için koşa koşa Lefkoşa Surlariçindeki Başpiskoposluğa gitmiş ve Kıbrıs Türk Devletçiğinin kısa bir zaman dilimi içinde bu “Dört Özgürlük” uygulaması ile Rumlar tarafından istila edileceğini belirtmiş, Başpiskopos’tan da kocaman bir aferin almıştı. Ertesi gün de Başpiskopos televizyonlara çıkmış ve her zamanki tutumunun aksine Anastasiadis’i desteklediğini açıklamıştı.

Ne olduysa oldu ve Anastasiadis’in Dört Özgürlük (Yerleşme, Dolaşma, Çalışma ve İş kurma) zaferi Cenevre’de fena halde çöktü. Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, Dört Özgürlük öyle değil böyle olur deyip, Cenevre’de Nikos Anastasiadis’in önüne “Dört Özgürlük uygulanacaksa, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da, Kıbrıs adasında -dört özgürlük- hakkı olacaktır” karşı önerisini koyunca Anastasiadis’te ne karizma kaldı, ne de “Helen Kahramanlığı!”

Bana göre Cenevre müzakereleri, Türkiye’nin ayağını yere sert basması ve dik duruşu nedeni ile Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan için tam bir hezimet oldu. Her ne kadar Cenevre, bir son olarak adlandırılmıyorsa da KKTC artık başka ufuklara yelken açmalı, 49 yıldır Rumlar tarafından kasten sonlandırılmayan müzakereler nedeni ile. 

13 Ocak 2017 Cuma

TÜSİAD DA (NİHAYET) ATATÜRK’Ü HATIRLADI & Bülent ESİNOĞLU

TÜSİAD DA ATATÜRK’Ü HATIRLADI
Bülent ESİNOĞLU
Küreselleşme saldırısının başladığı günlerdi. Ulus devletimiz, vahşi bir liberal saldırının etki alanına girmişti. Emperyalizm ulus devlet çelişkisinin emperyalizm lehine çözülmesi için yasalar değişmeli ve işbirlikçi sermaye güçlendirilmeliydi.
Halkımızın bu küresel saldırıya ikna edilmesi gerekiyordu ki, Meclisten yağmaya uygun yasalar çıkabilsin. TÜSİAD’ın bir alt örgütlenmesi olan TESEV, kamuoyu yaratmak için kolları sıvamış, ulus devlet yapısının Atatürk tarafından konulmuş temel taşlarını,  yok etmenin gayreti içine girmişti.
Can Paker televizyon televizyon (TRT hariç, o zaman televizyonların hemen hepsi TÜSİAD üyelerinindi) dolaşır, özelleştirmenin ekonomiyi uçuracağını, teknoloji üretimini sağlayacağını, her şeyin çok ucuzlayacağını, sermayenin tabana yayılacağını, özgürlüklerin genişleyeceğini Türk halkına anlatıyorlardı.***
İş o kadar çığırından çıkmıştı ki, 15 günde 15 kanun çıkmazsa, ülkemizin batacağı anlatılıyordu. Ulus devletimizi tahrip eden tüm operasyonlar sahneye konulmuştu.
Küresel efendilerin ekonomik operasyon araçları ve uzmanları ülkemizde görevlerini icra ediyorlardı.
Bir çimento fabrikası 11 milyon dolara, bir işbirlikçiye satılıyor. O işbirlikçi aynı çimento fabrikasını ay geçmeden, bir başka işbirlikçiye 55 milyon dolara satabiliyordu.
Siyasal İslam’ın tam desteğini almışlardı. Birlikte açık kapalı Atatürk ve kamu malı düşmanlığı yapıyorlardı. Atatürk milliyetçiliği yerden yere vuruluyordu.
Uzatmayalım, emperyalizmin çok uluslu şirketleri yerli işbirlikçilerin Pazar payını(rüşvetini) vermek mecburiyetinde olan bir dönemi yaşadığını biliyordu.
Daha ileriki dönemlerde aracıyı ortadan kaldırarak ulus devleti tam olarak ele geçirmek, emperyalizmin nihai amacıydı. Bunun için halk tabanı gerekliydi.
Siyasal İslam’ın desteklenmesi ve iktidar koltuğuna oturtulması emperyalizmin temel stratejisiydi.
Zaten emperyalizm bizim gibi ülkelerde ki tercihi, Türk, Atatürk değil İslam’dı.
Amerikan planları bir yere kadar işledi. Bir yerden sonra, liberalizmin getirdiği felaket, tüm dünyayı sardı. Siyasal İslam liberalizmin düşmanı oldu. Mülkiyet tehlikeye girdi.
Mülkiyet korkusu; TÜSİAD’ı da Kemalist çizgiye sokmaya başladı. Geç de olsa iyi bir gelişme diyebiliriz.
Kemalizm herkese bir gün lazımdır.
*** 1-Sermaye tabana yayılmadı. 3 adet dolar milyarderi vardı. An itibariyle, 50 adet. 2-Hiçbir şey ucuzlamadı. 3-Teknolji üretiminden vazgeçtim, sanayi üretimimiz daraldı. 4- Özgürlükler genişlemedi. 13.1.2017, bulentesinoglu@gmail.com