21 Mayıs 2016 Cumartesi

GÜMRÜKTEN GEÇEMEDİ!... "DAVUTOĞLU BUNU HAK ETTİ Mİ?" - Gazeteci-Yazar, Cemal ÇALIŞKAN

DAVUTOĞLU BUNU HAK ETTİ Mİ?
 Cemal ÇALIŞKAN
            “Bu dönemde Mer'i kanun ve kurallara uyarak devleti yönetmek, adeta köyün delisi olmak gibidir!..”
            Davutoğlu başbakanlığı bırakacağını söylerken atalarımız  “Yola çıkmadan önce arkadaş, ev almadan önce komşu alın “demişler dedi. Kendisinin bu öğüde uymadığı için arkasından dost bildikleri insanlar tarafından adeta kuyusunun kazılıp hançerlendiğini söyledi. Hepimizin kulağına kurşun olsun.  Karıncada bile alana ibret var: Hikâye “ İş ortaklarından biri işleri ortağına emanet ederek, Hac ibadetini yapmak için Mekke’ye gider. Geri dönünce dükkândaki buğdayı karıncaların dışarı taşıdığını görür. Bunu ortağına söyleyip, ortaklıktan ayrılır. Çünkü “Ben Haçça gitmeden önce, karıncalar dışardaki buğdayları dükkâna taşırlardı. Şimdi ise, dükkândaki buğdayları dışarı taşıyorlar” dedi. Sayın Davutoğlu Bakanlıktaki konuşulanları dışarıya taşıyan karıncaları geç gördü.
            Davutoğlu, Tayyip beyin izlediği metodu uygulamadı. Devletin ve İşadamlarının paralarını kendi emelleri ve siyasi geleceği için kullanmadı. Tayyip Bey gibi, milletvekillerini kendine ram ettirmek için gece gündüz kontrol altında tutmadı. Davutoğlu Üniversiteden geldiği için ayak oyunu gibi basit işler aklına hiç getirmedi. Ama siyaset vicdan ve fazla dürüstlüğü kaldırmıyordu.
            Davutoğlu, babasının kazancıyla okudu ve büyüdü. Zekât sadakayla büyümedi. Fakat AKP üst kadroları ilk öğrenciliğinden son bitirdiği okula gelinceye kadar zekât ve sadakadan nemalandılar. Böyle büyüyenlerin dini kültürümüze göre, üst düzey görevlerde yetkilendirilmeleri mahzurlu görüldüğü söylenmişti. Bu bilgi Ulema eserlerinde mevcuttur.
            17 -25 Aralık yolsuzluğunu yapanlar, yaptıkları suçtan sıyrılmak için devletin meri kanunlarını hiçe sayarak suçlarından tereyağından kıl çeker gibi kurtulmuşlardı. Fakat Davutoğlu bu yolsuzlukları ve hukuksuzlukları içine sindiremedi. Bunların kanun önüne çıkarılmasını istedi. Tek sucu da bu değildi. Devlet yetkililerinin deli Dumrul gibi olmaktan çıkarılıp hesap verir hale dönüştürüp kanunların adilce uygulanmasını istedi. Fakat AKP yönetimi deli Dumrul olmaya alışmışlardı.  Bu yaptıkları onlara uygun düşmedi.
            15-27 Aralıkta hırsızlık ve yolsuzluklarına tespit edip savcılıklara intikal ettirenleri,  Paralel ilan edip hepsini hapse tıktılar. İnsanların yaptıkları eserleri bir günde yok ettiler. Paralarını hiç yaptılar. Buralardan ekmek yiyen binlerce Anadolu’nun garip insanlarını aç ve açıkta bıraktılar. Buna karşılık kendi yandaşlarını bu iş yerlerine yüksek maaşla atayarak adeta Karunlaştırdılar.
            Davutoğlu bütün Kariyerini Müslüman ülkelerde yaptığı için doğunun temiz vicdan ve duygusallığına inanıyordu. Etrafında hainlerinde olacağına inanmıyordu. Batı Üniversitelerinde okutulan felsefe ve akılcılığı dikkate almadı. Hep gençliğinde gittiği Konferanslarda duyduğu, Batı düşmanlığı ve Osmanlı hayalciliğine bel bağladı. İmamı Gazali ve Dekart’ın Şüpheci akılcılığından yeteri kadar istifade etme yoluna gitmedi.
            Davutoğlu çok temiz dürüst olduğu yetmezmiş gibi bir de dürüstlüğünü partiye ve devlete taşımaya kalktı. Siyaset zenginleşme aracı olarak yapılmasını hoş görmeyeceğini açıkladı. Davutoğlu hayallerinin peşine gitmeye devam etti.  Bu nedenle hem ülkemiz hem de çevremizi ateş çemberine düşürdü.
            Ormanda yaşlı kurt gibi, Kurt ormanda bir demir parçası bulur. Demiri yalamaya başlar. Ağzı kan çanağına döner. Ormanda kendisini izleyen hayvanlara döner, gördünüz değil mi, demiri bile kanatıyorum, der. Davutoğlu Okuduğu ve yazdığı kitaplara bakarak izlediği dış politika sonucu, ülkeyi Davutoğlu bu yaşlı kurda benzetti.  Yazdığı Stratejik derinlik kitabının etkisinde fazlaca kaldı. Dış siyaseti onun üzerine bina etmeye kalktı. Abdülhamid’in karşılık bulmayan ümmetçilik siyasetine bel bağladı. Ortadoğu’nun ve ülkenin geldiği nokta!
            Ülkeyi değil bütün Müslümanları idare etmek, korumak için bol keseden atıp tuttu. Bunun pratik hayatta bir karşılığının olmadığını öğrendi ama biraz geç oldu. Peygamberimiz” Sopayı evinizde idare ettiğiniz insanların görebileceği bir yerlere asın ki, suç işlemekten korksunlar ” buyurdu. Çünkü insanlar paranın ve korkunun kuludur.  Davutoğlu çevresine inanmıştı. Onlar daha insan değil beşerdi.  Sopa suç işleme niyetinde olanları engellerdi. Ahmet Davutoğlu bunu da yapamadı.
            Vehim ve hurafeler insanlarda ve Ulemada da olur. Bunlar tembel zihinli kıt anlayışlı insanlardır. Bunlar ülkeye ihtilafa sokar. İhtilaf insanın olduğu yerde olur. Ama ihtilaf, milleti parçalar ve tehlikeyi sokarsa tehlikelidir. Bu iktidar Cumhuriyet - Atatürkçülükle ümmetçilik arasında ihtilaf çıkardı. Bu nedenle Atatürk, Cumhuriyet değerlerine ve hatta İstiklal marşına karşı en çok saygısızlık bunlar zamanında yapıldı. Devlet adamlarının ağzından çıkmayan ayrıştırıcı sözler bunların ağzından çıktı. Kindar ve dindar nesil yetiştireceğiz diye diye ülkede gençler öldü. Kendi gençlerini önemsemek yerine ihvanın gençlerini önemsediler.
            Davutoğlu, Türkiye’de her türlü devlet bürokrasi arasında ve Dış Ülkeler nezdinde kabul görmeye ve taraftar bulmaya başladı. İlmi ve kişiliğiyle Hüsnü kabul gördü. Tayyip Bey dışlanırken Amerika ve Batı tarafından kabul gördü. Davutoğlu’nun bu konumu Reisin hiç hoşuna gitmedi. Bu sebeplerle başbakanlığı Davutoğlu kaybetti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder