Demir KÜÇÜKAYDIN
Bitcoin’in ekonomi politiği üzerine yazmaya başladığımız bu
yazı serisin henüz başındayız.
Bitcoin denen olguyu anlamak için önce Marksist para
teorisine girmek gerekecektir. Var olan kavramların bu yeni olguyu açıklayacak
ve evrimini öngörecek bir temel sunup sunmadığına bakılacaktır.
Ama bir yandan da bilgi kirliliğine karşı orijinal metinlere
de yer vermeye çalışacağız.
Bu bağlamda muhtemelen ilerde adı gerçek bir dahi olarak
anılacak, kadın mı erkek mi, yoksa bir grup programcı mı olduğu bilinmeyen
Satoshi Nakamato’nun ne gibi düşüncelerle bu parayı oluşturduğuna ilişkin
olarak birinci dereceden bir bilgi son derece önemlidir.
Aşağıdaki metin Satoshi Nakamato’nun “başka işlerle
uğraşacağım” diyerek yok olmasından önce yaptığı çeşitli yazışmalarından
derlenerek oluşturulmuş bir hayali söyleşi. Yani Satoshi Nakamato’den yapılmış
orijinal alıntıların bir söyleşi biçiminde derlenmesidir.
Söyleşi Phil Cmampagne’nin “Book of Satoshi” adlı kitabında
yayınlanmış.
Biz de bunu Aaron Koenig’in “Bitcoin – Devletsiz Para”
başlıklı kitabından çevirdik. Almancamız mükemmel değil. Bu nedene yetersiz bir
çeviri olabilir ama daha iyisini yapacak bir hayırsever çıkana kadar bu bir
fikir vermeye de yeter.
Benzer şekilde iyi İngilizce bilen birinin Bitcoin fikrinin
ilk kez açıkça ifade edildiği “White Papers”ı (“beyaz kâğıtlar”, yani Bitcoin
hakkındaki tasarının ilk kez kamuoyuyla paylaşıldığı metin) yapması gayet iyi
olurdu.
Aşağıda bu söyleşi yer alıyor.
Demir Küçükaydın // 13 Aralık 2017 Çarşamba
Bitcoin üzerinde çalışmaya ne zaman başladın?
White Papers’ın yayınlanışından (Yani ilk kez tasarının
kamuoyuyla paylaşımından) aşağı yukarı iki yıl önce çalışmaya başladım. Tabiri
caiz ise, tersine bir yol kat ettim. Önce bütün problemleri çözebildiğime dair
kendimi inandırmak için, bütün kodu (programı) yazmalıydım, ancak ondan
sonra White Papers’ı yazabilirdim.
Bitcoini niçin icat ettin?
Klasik veya geleneksel (konvansiyonel) paranın işlev
görebilmesi için, temel sorun güvendir. Merkez bankasına parayı
değersizleştirmeyeceğine güvenilmelidir – ama tarihte Merkez Bankaları daima bu
güveni yıkmıştır (kötüye kullanmıştır).
Bankalara, paralarımızı korusun ve elektronik olarak
yollasın diye güveniyoruz. Ama onlar bu paraları başkalarına veriyorlar ve
böylece kredi balonları oluşturuyorlar, çünkü kredilerin çok küçük bir
bölümünün tasarruf olarak karşılığı vardır.
Hırsızlar hesaplarımızı boşaltmasınlar (ki bu hırsızlar da
her halde biz oluyoruz) diye onlara güvenip verilerimizi veriyoruz. Bunun için
büyük ekstra masraflar alıyorlar. Öyle ki, bunlar küçük ödemeleri olanaksız
kılıyor.
Yani öyleyse insan artık kimseye güvenmemeli mi?
Evet. Bir kuşak önce, birçok kişinin aynı anda çalıştığı
bilgisayarlar vardı, benzeri bir problem söz konusuydu. Kullanıcı verilerinin
bir şifre ile korunduğuna güvenmeliydi ve sistemin yöneticisi bütün bilgileri
gizli tutmalıydı. Ne var ki, verilerin kişiselliği, ya başka şeyler daha önemli
göründüğü için veya sadece basitçe amirlerinin sözlü emirleriyle yöneticiler
tarafından her zaman çiğnendi.
Ama sonra şifreleme teknikleri bulundu, herkes için
ulaşılabilir oldu ve böyle bir güvene gerek kalmadı. Veriler, fiziksel olarak,
üçüncü şahısların hangi nedenle veya hangi koşullar olursa olsun girişini
mümkün kılmayacak şekilde emniyete alınabiliyordu.
Nicin Peer to Peer çözüme karar verdin?
Hükümetler merkezi olarak kontrol edilen ağların kafasını
kesmekte ustadırlar, bir zamanlar Napster’de görüldüğü gibi. Fakat Gnutella ve Tor gibi
saf P2P ağlarda bu işe yaramıyordu.
Niçin kullanıcıların sayısıyla artacak bir para miktarı
yerine sabit bir para miktarına karar verdin. Bu merkezsiz olmayla mı
bağlantılı?
Gerçekte para miktarını bir Merkez Bankası gibi
kullanıcıların sayısına ayarlayacak kimse yok. Bu değeri belirlemek için
kendisine güvenilen bir merkezi aktör olmalıdır. Bir programın
kurallarından gerçek bir değeri belirleyecek bir yol bilmiyorum. Eğer belli bir
para miktarını belli bir değere bağlayacak bir yol olsaydı, bunlar
programlanabilirdi.
Bitcoin belli bir anlamda değerli metaller gibi çalışıyor.
Arzı arttıracak yerde, değeri stabil tutmak için, arz sabit olarak belirlendi
ve değer değişiyor. Ne kadar çok kullanıcı varsa, Coin başına değer o kadar
artacaktır. Böylece olumlu bir kendini besleyen mekanizma da oluşuyor. Değer
kullanıcı miktarıyla arttıkça, bu tekrar, yükselen fiyattan kazanç sağlamak
isteyen daha fazla kullanıcıyı çeker
Bu durumda Bitcoin Altın gibi bir değerli madenle (soy
metalle) kıyaslanabilir mi?
Evet. Bir düşünce deneyi yapalım. Altın gibi çok nadir bir
metali tasavvur et, ama şu özellikleri var: Can sıkıcı bir gri rengi var. İyi
bir elektrik iletkeni değil, kolay şekillendirilemez, pratik olarak hiçbir
yararlılığı yok veya süs olarak kullanılamaz. Ama bunların yanı sıra çok özel,
büyüleyici bir özelliği var: bir haberleşme kanalı üzerinden aktarılabiliyor.
Altının sözümona “fıtratından gelen değeri” (Intrinsischer
Wert) niteliğini kastediyor ve bunlar hiç önemli değildir mi diyorsun?
İyi bir paranın geleneksel nitelikleri olarak kabul edilen
nadir olmayı ele alalım. Böyle bir çok nesne vardır. Bu durumda “Fıtratından
gelen değeri” olmayan bir nesne pekala bir para olarak kullanılabilir.
İnsan bir bitcoini geçersiz bir adrese yolladığında bu para
ebediyen kaybolmuş oluyor. 21 Milyon Bitcoin sayısı kesin olarak belirlendiğine
göre, bu bitcoinlerin sayısının zamanla azalacağı gibi bir anlama geleceğinden,
bir tür “doğal deflasyon” olmuyor mu?
“Doğal deflasyon”… Bu kavramı sevdim. Evet kaybolan veriler
ve ödeme hataları nedeniyle doğal bir deflasyon olacak. Bir gün gelecek, yeni
coinlerin yaratılması bu doğal deflasyondan daha az bir düzeye düşecek, öyle ki
biz mutlak bir deflasyon, yani para miktarının düşmesini de yaşayacağız. Ama
kaybolan Coinler diğer Coinleri daha değerli yapacaktır. Bunu bitcoini olan
herkese yapılmış bir bağış gibi düşünebiliriz.
Bitcoin madenciliği kaynakların israfı olmuyor mu?
Bu tıpkı Altın ve onun madenciliğinde olduğu gibidir. Altın
madenciliğinin marjinal maliyeti daima altın fiyatı civarında bulunur. Evet
altın çıkarmak da bir israftır. Ama bir alışveriş aracı olarak altının
yararlılığı bunu fazlasıyla karşılar. Bitcoinde de durumun aynı olduğunu
düşünüyorum. Bitcoin ile mümkün olan para yollama yararlılığı, bitcoin
madenciliğindeki elektrik masraflarından çok daha büyüktür. Eğer bitcoin
olmasaydı bu çok daha büyük bir israf olurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder