DAVUTOĞLU BUNU HAK
ETTİ Mİ?
Cemal ÇALIŞKAN
“Bu
dönemde Mer'i kanun ve kurallara uyarak devleti yönetmek, adeta köyün delisi olmak gibidir!..”
Davutoğlu
başbakanlığı bırakacağını söylerken atalarımız “Yola çıkmadan önce
arkadaş, ev almadan önce komşu alın “demişler dedi. Kendisinin bu öğüde
uymadığı için arkasından dost bildikleri insanlar tarafından adeta kuyusunun
kazılıp hançerlendiğini söyledi. Hepimizin kulağına kurşun olsun. Karıncada
bile alana ibret var: Hikâye “ İş ortaklarından biri işleri ortağına emanet ederek,
Hac ibadetini yapmak için Mekke’ye gider. Geri dönünce dükkândaki buğdayı
karıncaların dışarı taşıdığını görür. Bunu ortağına söyleyip, ortaklıktan
ayrılır. Çünkü “Ben Haçça gitmeden önce, karıncalar dışardaki buğdayları
dükkâna taşırlardı. Şimdi ise, dükkândaki buğdayları dışarı taşıyorlar” dedi.
Sayın Davutoğlu Bakanlıktaki konuşulanları dışarıya taşıyan karıncaları geç
gördü.
Davutoğlu,
Tayyip beyin izlediği metodu uygulamadı. Devletin ve İşadamlarının paralarını
kendi emelleri ve siyasi geleceği için kullanmadı. Tayyip Bey gibi,
milletvekillerini kendine ram ettirmek için gece gündüz kontrol altında
tutmadı. Davutoğlu Üniversiteden geldiği için ayak oyunu gibi basit işler
aklına hiç getirmedi. Ama siyaset vicdan ve fazla dürüstlüğü kaldırmıyordu.
Davutoğlu,
babasının kazancıyla okudu ve büyüdü. Zekât sadakayla büyümedi. Fakat AKP üst
kadroları ilk öğrenciliğinden son bitirdiği okula gelinceye kadar zekât ve
sadakadan nemalandılar. Böyle büyüyenlerin dini kültürümüze göre, üst düzey
görevlerde yetkilendirilmeleri mahzurlu görüldüğü söylenmişti. Bu bilgi Ulema
eserlerinde mevcuttur.
17 -25
Aralık yolsuzluğunu yapanlar, yaptıkları suçtan sıyrılmak için devletin meri
kanunlarını hiçe sayarak suçlarından tereyağından kıl çeker gibi
kurtulmuşlardı. Fakat Davutoğlu bu yolsuzlukları ve hukuksuzlukları içine
sindiremedi. Bunların kanun önüne çıkarılmasını istedi. Tek sucu da bu değildi.
Devlet yetkililerinin deli Dumrul gibi olmaktan çıkarılıp hesap verir hale
dönüştürüp kanunların adilce uygulanmasını istedi. Fakat AKP yönetimi deli
Dumrul olmaya alışmışlardı. Bu yaptıkları onlara uygun düşmedi.
15-27
Aralıkta hırsızlık ve yolsuzluklarına tespit edip savcılıklara intikal
ettirenleri, Paralel ilan edip hepsini hapse tıktılar. İnsanların
yaptıkları eserleri bir günde yok ettiler. Paralarını hiç yaptılar. Buralardan
ekmek yiyen binlerce Anadolu’nun garip insanlarını aç ve açıkta bıraktılar.
Buna karşılık kendi yandaşlarını bu iş yerlerine yüksek maaşla atayarak adeta
Karunlaştırdılar.
Davutoğlu
bütün Kariyerini Müslüman ülkelerde yaptığı için doğunun temiz vicdan ve
duygusallığına inanıyordu. Etrafında hainlerinde olacağına inanmıyordu. Batı
Üniversitelerinde okutulan felsefe ve akılcılığı dikkate almadı. Hep
gençliğinde gittiği Konferanslarda duyduğu, Batı düşmanlığı ve Osmanlı
hayalciliğine bel bağladı. İmamı Gazali ve Dekart’ın Şüpheci akılcılığından
yeteri kadar istifade etme yoluna gitmedi.
Davutoğlu
çok temiz dürüst olduğu yetmezmiş gibi bir de dürüstlüğünü partiye ve devlete
taşımaya kalktı. Siyaset zenginleşme aracı olarak yapılmasını hoş görmeyeceğini
açıkladı. Davutoğlu hayallerinin peşine gitmeye devam etti. Bu
nedenle hem ülkemiz hem de çevremizi ateş çemberine düşürdü.
Ormanda
yaşlı kurt gibi, Kurt ormanda bir demir parçası bulur. Demiri yalamaya başlar.
Ağzı kan çanağına döner. Ormanda kendisini izleyen hayvanlara döner, gördünüz
değil mi, demiri bile kanatıyorum, der. Davutoğlu Okuduğu ve yazdığı kitaplara
bakarak izlediği dış politika sonucu, ülkeyi Davutoğlu bu yaşlı kurda benzetti. Yazdığı
Stratejik derinlik kitabının etkisinde fazlaca kaldı. Dış siyaseti onun üzerine
bina etmeye kalktı. Abdülhamid’in karşılık bulmayan ümmetçilik siyasetine bel
bağladı. Ortadoğu’nun ve ülkenin geldiği nokta!
Ülkeyi
değil bütün Müslümanları idare etmek, korumak için bol keseden atıp tuttu.
Bunun pratik hayatta bir karşılığının olmadığını öğrendi ama biraz geç oldu.
Peygamberimiz” Sopayı evinizde idare ettiğiniz insanların görebileceği bir
yerlere asın ki, suç işlemekten korksunlar ” buyurdu. Çünkü insanlar paranın ve
korkunun kuludur. Davutoğlu çevresine inanmıştı. Onlar daha insan
değil beşerdi. Sopa suç işleme niyetinde olanları engellerdi. Ahmet
Davutoğlu bunu da yapamadı.
Vehim
ve hurafeler insanlarda ve Ulemada da olur. Bunlar tembel zihinli kıt anlayışlı
insanlardır. Bunlar ülkeye ihtilafa sokar. İhtilaf insanın olduğu yerde olur.
Ama ihtilaf, milleti parçalar ve tehlikeyi sokarsa tehlikelidir. Bu iktidar
Cumhuriyet - Atatürkçülükle ümmetçilik arasında ihtilaf çıkardı. Bu nedenle
Atatürk, Cumhuriyet değerlerine ve hatta İstiklal marşına karşı en çok
saygısızlık bunlar zamanında yapıldı. Devlet adamlarının ağzından çıkmayan
ayrıştırıcı sözler bunların ağzından çıktı. Kindar ve dindar nesil
yetiştireceğiz diye diye ülkede gençler öldü. Kendi gençlerini önemsemek yerine
ihvanın gençlerini önemsediler.
Davutoğlu,
Türkiye’de her türlü devlet bürokrasi arasında ve Dış Ülkeler nezdinde kabul
görmeye ve taraftar bulmaya başladı. İlmi ve kişiliğiyle Hüsnü kabul gördü.
Tayyip Bey dışlanırken Amerika ve Batı tarafından kabul gördü. Davutoğlu’nun bu
konumu Reisin hiç hoşuna gitmedi. Bu sebeplerle başbakanlığı Davutoğlu kaybetti.